top of page

1 Türk ile 1 Rus uçağa binmiş...

  • Yazarın fotoğrafı: murat cengizer
    murat cengizer
  • 2 Nis 2020
  • 9 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 10 Şub 2024

“Avrupa’da sığıntı ve köleydik, Asya’da efendiyiz.

Avrupa’da Tatar’dık, Asya’da Avrupalı.”

Dostoyevski, 1881


Rus klasiğinin dünyaca ünlü ismi 19.yüzyılın yayılmacı Rusya’sını anlatıyor.


Farkında olmadan bize de biraz dokunduruyor.


“Asya”yı çıkarıp o boşluğa “Balkanlar” ve “Ortadoğu”yu yazdığınızda cümle siyasi yönden hiçbir erozyona uğramıyor. Neredeyse gizli özneyi paylaşıyoruz Moskova’yla.


Osmanlı İmparatorluğu’nun yakın tarihinde 12 kez onlar var.


Tahrip gücü yüksek finansal darbeyi Batı’dan yerken, çökertici sağ kroşeler bilinenin aksine batıdan değil, kuzeyden geliyor.


Bu yüzden Bab-ı Ali son 3.5 yüzyılda ortalama her yedi yılın birini kuzeyden aşağıya uğrayan Çar’ın karma ordularını durdurmaya çalışmakla geçiriyor ve sadece dört savaşta yüzümüz gülüyor.


Ben iki sarayın vurdulu kırdılı son dört asrını sıra dışı bulduğum için biraz da siyaset tarihi yönüyle yorumlamak istedim çünkü Türk-Rus ilişkisini küresel ölçekte çok değerli görüyorum. Ayrıca bu dönemde dikkatlerden kaçmayan şey, iki bölgesel aktör arasında taban tabana siyasal bir zıtlığın yaşanıyor oluşu.



ree

Biri Muhteşem Süleyman sonrası genişleme ve kontrol konusunda siyasi hantallık yaşarken, diğeri Büyük Petro’dan itibaren tutunmanın ötesine geçip güneybatıya doğru inatçı şekilde genişliyor.


İşte savaşları, meydan okumaları, tek adamlarıyla iki sarayın düellosu…


MOSKOVA’DA BİR KORKUNÇ


Çarlık Rusya klasik bir doğu sarayı…


Ruslar’ın, ritüellerde zaman zaman etkilendiği Bizans’tan farkı yok, ama siyasi yapı Osmanlı’yı aratmıyor.


Bir tarafı İngilizler’le teknik ilişkiyi seviyor, diğer taraf yayılırken parçalara ayrılmış Avusturya’yla mesai arkadaşlığını…


Saray’da Almancı da var, Katolik Leh yanlısı da…


Biri Ortodoks okumalardan sıyrılamıyor, diğeri “kilisenin toprak gücü buraya kadar” diyor.

Ama büyümekte olan ülkede “Türkler’i Avrupa’dan atalım” mottosu koca bir ortak dil.


IV.Ivan, nam-ı diğer Korkunç Ivan...


Kendisinin henüz 13’ünde Çar unvanıyla giydiği taç töreni, Constantinople’den kes-yapıştır havasında: “Çar benim! Otorite benim! Soyum sopum, her şeyim kutsal!!!”


Rus tarihi Tatar rakiplerinin sayısını üçten bire indiren bir tiranı, 1547’de alışılmış bir yüce prens olarak değil, daha çok kendine has bir Çar olarak izlemeye başlıyor.


IVAN HÜRREM'İN OĞLUNA KARŞI


Dönemin Rusya’sı, Moskova-Kazan-Astrahan hattının ötesinde güç gösterisi yapacak pozisyona pek sahip değil.


Yüzünü biraz Baltık’a dönse İsveç duvarı var, aşağıda şimdilik “aman” dedirten Osmanlı eksenli Kırım ordusu…


Türkler ile Ruslar arasında 12 savaşlık oyunun ilk perdesi işte bu dönemde(1568-70) aralanıyor.


Topkapı’da tahtta oturan isim Hürrem’in dokunulmazı II.Selim... Sarı Selim… 42 yaşında geçiyor tahta, hırs küpü anneyi kaybedeli 8 yıl olmuş, ancak yönetim Sokollu’da…


1569’da Don-Volga üzerinden yıllar önce düşen Astrahan’ı test ediyoruz; hem Gürcistan’ı Ivan’a bırakmayacağız, hem de Kırım-Hazar Denizi arasına su kanalı çekeceğiz . Parçanın ana fikri ise ticaret yolunu Moskova’ya kaptırmadan geri gel.


Ivan’ın tutarlı İran –Tatar ittifakıyla ilk savaşı kaybediyor, kanalı kuramadan dönüyoruz Topkapı’ya.


Ivan, kendi döneminde biraz Gürcistan’ın üstü, biraz Kazakistan’ın solu, az az da şimdiki Finlandiya’nın doğusunu Rusya yaptıktan sonra 37 yıllık unvanını “uhrevi” Theodore’a bırakıyor.


ree

DANIŞMAN MI, ÇAR MI


Ruslar’ın siyasal tarihlerinin sacayağı belli: “Ortodoks, Otokrasi, Atayurt”.


Bunlardan gözle görülür şekilde ilkine kafayı takan büyük evlat, 14 yıla sıkı danışmanlar sığdırıyor ancak darbeyi de -garip midir bilmiyorum- aynı danışmanlardan yiyor.


Moğol kibarı Godunov, hanedanın tek erkeği olan Dimitri öldürüldüğü için Theodore sonrası tahta çıkacak kadar özgüvenli.


Çarlık Rusya’nın en garip dönemi bir danışmanın tahta yerleşmesiyle başlıyor.


Ama son Çar’ın kardeşini, Boris Godinov’un öldürdüğüne inanan yüz binlerce Rus’un varlığını da yazalım bir kenara.


KORKUNÇ’TAN DÜZMECE’YE


Moskova’da yeni yüzyıl(1600-1700), “kilisenin toprak gücü buraya kadar” diyen yeni bir yüzle başlıyor.


Ancak Dimitri’nin ruhu, sırasıyla kuraklık, salgın hastalık ve ağaç kabuklarını yemek zorunda kalan Rus halklarıyla baskın yapınca, danışman lider Godinov’u zor günler bekliyor. Üstelik, bu, “Rusya nereye gidiyor?” dedirten 13 yıllık sıkıntılı fetretin henüz başı...


Çünkü sırada Bizans entrikalarını aratmayan taktikleriyle Boyarlar var.


İmdada aslen bir keşiş olan Dimitri yetişiyor. Yakın Rus tarihinde din adamı görünümlü siyasi rantçıların varlığı pek yadsınacak gibi değil. Rus saraylarının kendine has siyasal Ortodoksçular'ı, cemaatleri siyasi erk pastasından kalın dilimleri kesip yemek konusunda Boyarlar kadar iştahlı...


Rasputin’in 1605 sürümü, “Hayata anlam arıyorum” deyip mistik rotasını Saray’a doğru çevirince Godunov’un düşmesine odaklanan Moskovalı Boyarlar iktidar şansını kaçırmıyor.


“Ey Moskovalılar, ben öldürüldüğü sanılan Dimitri’yim. Benim yerime başkası gitti” diyen Düzmece Dimitri, Moskovalılar'ın kurnaz desteğiyle yola çıkıyor.


Düzmece’den, “Ruslar’ı Katolik yapacağım” sözünü alan, daha çok buna inanmış görüntüsü veren Lehistan-Litvanya Birliği de bu özel dönemi ıskalamıyor.


Şans bu ya, tahttaki Godinov aniden eceliyle ölünce(1605) Dimitri için koltuk, Rus tarihi için de karışıklık dönemi başlıyor. Tahta geçer geçmez önce sürgündeki Boyarlar’ı affedip geri getiren Düzmece, tamamen Polonya yanlısı bir tutum içine girince tahtta bir yılı göremeden darbeyle alaşağı ediliyor.


Düzmece’nin bile kısa saltanatında, “Türkler’i Avrupa’dan söküp atalım” çıkışını yaptığını hatırlatalım.


FETRET VE ROMANOVLAR


Moskova’nın sadece 13 ayda dört Çar’ı birden potasında erittiği, yeni düzmecelerin “Durun, gerçek Çar benim!” dediği, Fetret’in de tuzu biberi olduğu bir dönemi yaşıyor Rusya(1605-13).


“Bırakılan siyasi boşluklar, mutlaka yakın bir güç tarafından itinayla doldurulur” ilkesini hatırlayan Polonya soluğu Moskova’yı kuşatarak alıyor. Rusya bağlılık yemini ediyor.


İsveç de “Alemin kralı benim” deyip saldırınca, Rus ruhbanından bu defa Patrik Hermogen devreye giriyor. Bir din adamının öncülüğünde ordu kuran Moskova, önce Lehler’i kovalıyor, sonra da Duma’ya yeni Çar seçtiriyor.


Fetreti ruhban sınıfının rasyonel girişimiyle atlatan Rus sarayı, bu dönemde tarihinin en özel döneminin kapısını aralıyor: ROMANOVLAR


Üç asırlık hükümdarlıklarında, Otokrasi ve de serfliği tüm cirmiyle siyasi hayata yerleştiren hanedan, karmaşadan Michael-Metropolit Philaret(1613-45) ikilisiyle çıkış yapıyor. Bu bir yönüyle monarşinin Rus toplumunun başlıca garantisi olmaya başlayacağı ilk dönem.


Otokratlığını hissettiren sıradaki isim Aleksey(1645-76)…


Rusya’yı 31 yıl yöneten, Kazaklar’la ittifak kuran, Ukrayna’yı iki dilime ayıran Çar, Kazak Ataman Razin’in isyanıyla da uğraşıyor. İsyancı yakalanınca Kızıl Meydan’da dört parçaya ayrılıyor.


İsyanın Rus sarayındaki travmasının boyutlarını ortaya koyan bir infaz...


Çar’ın sarayında Ruhban bu dönemde de güçlü… Öyle ki, Büyük Hükümdar unvanını alan Patrik Nikon adeta Çar gücüyle kuşanıyor. Organik güç zehirlenmesine yakalanan Nikon’un sonunu “Kilise devletten üstündür” çıkışı getiriyor.


TÜRK-RUS…BİR KEZ DAHA


Rusya için hareketli bir yıl 1676.


Çar koltuğuna Theodore geçiyor. Ama aynı yıl Osmanlı’yla “ilk büyük” savaş kapıda…


İstanbul’da ise saltanatı 6 yaşında kucakta başlayıp Osmanlı’yı tam 39 sene yönetecek olan IV.Mehmet var başta…


Çarlık’ın “güneye, daha güneye inelim” stratejisi ile Topkapı’nın “kuzeyde kal, Kırım’a dokunanı yakarım” kaygısının doğrudan çarpıştığı bir savaş Çehrin.


Ukrayna'nın göbeğini elde etmek için yapılan savaş bizim oluyor. Rus-Türk tarihinin beş yıl süren “ilk antlaşmalı(Bahçesaray)” savaşı, Ruslar’a karşı da ilk zaferimiz...


Anlaşma Dinyeper’i sınır olarak belirlerken, İstanbul yönetimi Moskova’yı Karadeniz’e indirmemeyi, doğu Ukrayna’nın ötesinde tutmayı başarıyor. Ancak birkaç yıl sonraki Viyana bozgunu, Çar'a Azak Denizi’nin en merkez ucunu, şimdiki Rostov’u ele geçirme fırsatı sunuyor.


Tabii Boyar Duması’nin etkisi altında olan Çar, bu bozgunun ardından rotayı doğuya çeviriyor.


Siyasi toplulukların tel tel döküldüğü ortamda yerel kibarların da kolay asimile olan yapısı Moskova’yı neredeyse Pasifik’e kadar 3000 mil ilerletiyor.


MATRUŞKADA ORTODOKS İÇİNDE ORTODOKS


Rus tarihinde altı yıllık Theodore dönemi(1676-82) imparatorluk öncesi tipik bir geçiş sancısı…


Kremlin bir mahallede seçkin Boyarlar’la saraya uzanan din-rant yayılımcılarının, diğer mahallede reformcu Ortodoksçular’la ona muhalif statükocu Avvakum hareketinin kavgasını yaşıyor.


Sanatta tartışma yaratan resimler, yayımlanan yüzlerce seküler kitap, diğer yanda patrik Nikon’un “Kilise Güneş, Çarlık Ay’dır” çıkışı… Çar mı, patrik mi kavgasının göbeğine yerleşen ünlü başrahip Avvakum’un kazığa geçirilip yakılması...



ree

İmparatorluk öncesi sosyal hayatla ilgili Çarlık anlayışı da tipik Orta Çağ aydınlığında:


"Bütün Moskovalılar Çar’ın kölesi, bütün kadınlar tehlikeli bir baştan çıkarıcı…"


Kadının ahlaki açıdan yolu da hazır: Hem hassas, hem mutlaka erkeğin emrinde olacak. Makbul kadın -onu bizden biliyoruz- sessiz ve itaatkar olmalı…


Dönemin Çar’ına gelince, o sadece borş içen bir kutsal değil, oryantal despotizmin de bir numaralı temsilcisi…


BİR İMPARATOR DOĞUYOR


Rus tarihinde imparatorluk öncesi üç belirleyici dönem var:


İlki dört asırlık Kiev Prensliği(882-1240), ikincisi Rusya’yı haritadan silen Moğollar(1240-1462) ve İstanbul’un fethi sonrasına denk düşen, ara kesintilerle Büyük Petro’ya kadar uzanan Çarlık Rusya’sı(1462-1682).


Bu ağrılı silsilenin ardından geliyor Büyük Petro.


Çar, Rus tarihinde eşi görülmemiş bir ilerlemenin öznesine dönüşüyor. Henüz 10 yaşında tahtta ama gerçek anlamda hükmü, 22’sindeyken(1694) kollayıcı annenin vefatıyla başlıyor.


Korkunç Ivan’a saygı duyuyor ama öykünmüyor. Üvey kızkardeş Sofia’yla taht kavgası yaşıyor ama siyasi kilise, batıcı askerler ve Boyarlar onu istiyor.


Karşımızda çok eğitimli bir Çar yok, daha çok okuma-yazması vasatı aşan, ancak devri geniş açılı vizyonla yorumlayıp harekete geçen bir lider var. Kuramlardan neden nefret ettiğinin açıklaması da bu olsa gerek!..


Petro içkiye, kadınlara çok düşkün…Yöneticiliğinin ilk zamanlarında Moskova’nın Beyoğlu’nda savaşma-seviş kafası yaşıyor ama onlarca Rus gencini; denizciliği, gemi mühendisliğini öğrenmesi için donanma devleri Hollanda ve İngiltere’ye gönderecek kadar da ayık…


Tabii birkaç yıl sonra ilk Rus gemi endüstrisi zuhur ettiğinde Süper Güç’ün rahatsızlık duyup teknik uzmanlarına “Derhal Londra’ya beyler!” çağrısı yaptığını da şuraya bırakalım.

BÜYÜK PETRO İLK TÜRK SINAVINDA



ree


Kuzeyde Avrupa’nın güç dengesi değişmeye başlarken güneyde hareketli yıllar yaşanıyor.


Osmanlı Sarayı Viyana önlerinde Başbakan Kara Mustafa’dan iyi haberler bekliyor. Ancak kuşatma bozguna dönüşünce(1683), IV.Mehmed, Merzifonlu’nın idam fermanını hazırlatıyor.


Sultan’daki hayal kırıklığı o kadar ileri boyuttaki, huzurunda "vaaz" veren Şeyh Osman Efendi’yi bile kuzey Bulgaristan’a sürdürüyor.


Macaristan’ın düştüğü, Sultan’ın içinde hicivler aradığı Cuma vaazlarını bile yasak ettiği ortamda yeni Çar’a, Azak Savaşı’yla(1686-1700) “Hoşgeldin, tavariş!” diyoruz.


Mehmed, Petro’yu Karadeniz’e indirmemekte kararlı…


Başta fena değiliz, Ruslar’ın iki Kırım seferini akıllıca kesiyoruz ama Kutsal İttifak var. Viyana’dan sonra “Türkleri gerçekten Avrupa’dan çıkarabiliriz” dürtüsüyle Avrupa, alay alay 14 yıl boyunca karşımızda sıralanmış.


Kutsal Roma-Cermen’i, Lehler’i, Litvanya'sı, Venedik’i, Vatikan’ı, hatta Malta’sı Rus Çarı’nın tabiî ki dikkatinden kaçmıyor ve jüriye adını yazdırmak için diplomatik Avrupa turuna çıkıyor.


Vizyoner Petro’nun masa başı atağına geçtiği günlerde Osmanlı ordusu, Edirne’ye isyan rüzgarıyla dönüyor. Sultan ise avı bırakmıyor. Seher vakti Saray’dan çıkıp akşam karanlığında tahtına dönen IV.Mehmed’in sonunu ordudaki çığlığın yanı sıra bu av merakı getiriyor. İsyan eden ordu, Silivri’ye kadar uzanınca bir gece ansızın geliniyor ve tahta sırasıyla Süleyman 2, Ahmed 2 çıkarılıyor.


Sonuç... 14 yıllık savaş sırasında 4 kez tahtını değiştiren Osmanlı, Karlofça’yla mağlup, Hanedan’ın sefere çıkan son Sultan’ı (II.Mustafa) tatsız, Kırım’ı kurtarsak da Azak’taki eski Tatar kalesi Azov, bir kez daha Ruslar’ın…


Bu savaşın Kremlin'de yarattığı ilk ise Çarlık’ın ilk donanma zaferini Türkler’e karşı elde etmiş olması…


REFORMLA TANIŞAN KREMLİN


Türk savaşı için Avrupa’da binlerce diplomatik kilometre kat eden Çar’la yeni Rusya, 18.yüzyılın ilk çeyreğinde agresif bir reformcu görünümünde.


Petro, savaşın ardından sosyal hayata dönüyor yüzünü. Moskova’ya “sakalı kes, kıyafeti değiştir” diyor, kesmeyene vergi cezası geliyor. Kırdan kente uğrayan da sakal gaymesi ödeyecek.


Rus takviminin kaldırılıp yerine Miladi’nin getirildiği bir devirden söz ediyoruz. Siyasal anlayışın ters yüz edildiği dönemde Çar, sadece Duma’ya, muhalif seslere değil, kiliseye karşı da çok sert… Kilise’nin mallarına sınırlama getirilirken, Protestanlar -o da ne- Katolikler’e tercih ediliyor.


İlginç olan, çok değil sadece bir önceki Çar’ın sarayında kadının adı yokken, Petro için kadın aranan aktöre dönüşüyor. “Saray’da, sosyal tabanda Rus kadını görülmeli” diyor, üzerine de ikinci evliliğini yapıyor Livonyalı köylü güzeli Marta’yla.


Sarayda ismi değişen Marta kim mi? Baltacı’ya sorun söylesin.


DOBRE UTRE, PRUT!


Topkapı’da değişiklik... Saray'da 16 yıl kafes hayatı yaşayan III. Ahmed, babası IV.Mehmed’in tahttan indirilmesinden sonra 30 yaşında padişah oluyor. Lale devrinin de Sultan’ı sayılan Ahmed, Osmanlı’yı 27 yıl yönetiyor.


Sultan, hükümdarlığının henüz 4.yılında bir yobaz darbeyi püskürterek softaların boyunlarını vurduruyor ama ufukta 1710 var.



ree


Ukrayna’yı ortalayan Dinyeper boyunca Petro’nun yığınak yaptırdığı haberi Topkapı’ya ulaşınca, Sultan küplere biniyor. “Bunu nasıl söylemezsin” dediği Çorlulu Ali Paşa’yı Başbakanlık’tan alıp, Kırım Hanı’nın da itelemesiyle Rusya’ya savaş ilan ediyor. Baltacı bir kez daha başta…


Ve ordu Davutpaşa’dan Edirne’ye doğru yol alıyor, donanma Anadolu Feneri’nin önünden Karadeniz açıklarında…


İki ordu bugünün Romanya’sı ile Moldova’sını ikiye ayıran nehirde, Prut'ta karşılıyor birbirini.


Birkaç yıl önce Ruslar’la yapılan ağır savaşta İstanbul’a sığınmak zorunda kalan İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın da başlı başlına sebebe dönüştüğü bir yıllık savaş, bizim için sağlam bir zaferle sona eriyor.


İsveç, Kırım ve Kazak Orlik’in desteğini alan Baltacı, yeniçerinin isyan çıkarma ihtimalinden dolayı zaferin hacmini büyütemese de Azak’tan Ruslar’ı sürmeyi başarıyor.


Türk-Rus savaşlarının ilk dördü “al Azov’u, ver Azov’u, gir Azak’a, çık Azak’tan” derlemesinin özeti ama bizim mahallenin bu savaşta zoom yaptığı konu, Çar’ın karısı Katerina ile Baltacı’nın çadırdaki halleri...


Sokaktaki adama göre çadır fantezilerinden dolayı fazla toprak alamıyoruz, ama sağduyusunu bilen tarihçilere göre ise iddialar temelden çürük çünkü ikilinin savaş ortamında baş başa kalacağı bir ortam mümkün olmuyor.


Baltacı’yı savaşın sonunda Katerina’nın seksiliği mi geriletti, yoksa yeniçerinin isyan riski ve güvenilmezliği mi? Cevap zor değil galiba.


“Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz”ın hemen savaşın ardından İstanbul’da hayata geçmesi zor olmuyor.


Baltacı Mehmed, Sultan’ın kulağına çalınan hormonlu laflar sonrası görevden alınıyor. Prut’ta başarı var ama Paşa yok, Topkapı’da da eski Osmanlı...


İmparatorluk yayılırken hantallaşmış; bir Kuzey Afrika’da çatışıyor, bir Ege’de... Akdeniz’de donanma kovalıyoruz, Kırım’da Ruslar’la boğuşuyoruz.


Kanuni’den sonraki 13 lider, karşı ittifakları ustaca bölecek incelikli diplomasinin bir hayli uzağında…


İran’la Ruslar’ın, hatta Avrupa’nın yan yana gelmesi bile bizde Şiiler’e yönelik nefret söylemiyle açıklanıyor. Tabii tutucu kale Yeniçeriler’i de unutmayalım.


Ruslar ara kesintilere rağmen reformu keşfederek Karadeniz’e inerken, Osmanlı, reformu askeri sahanın dışına yaymaktan özellikle kaçınıyor.


KARADENİZ SON KEZ TÜRK GÖLÜ


Viyana kapılarında 160 yıllık uğraşın başarısız kalması, Avrupa’da ilk kez Türkler’i kıtanın dışına püskürtme güdüsünü güçlendiriyor.


Rusya’yla yapılan büyük boy 6’lı savaş setine 4 ayrı Habsburg savaş paketini de eklersek İstanbul, en tükendiği dönemi 18.yüzyılda yaşıyor.


Moskova’nın Büyük Petro sonrasındaki süreci ise Osmanlı’nın hanedan akışını aratmayan türden...


Çarlık, Petro’dan sonraki 37 yıla biri iki aylık bebek olan iki Çar’lı, üç Çariçe’li 5 otokrat sığdırıyor. Ancak başa kim geçerse geçsin, Karadeniz kıyılarında tutunma, ticari ağda kendine yer açma hedefi değişmiyor.


Rus tahtına Yüksek Danışma Kurulu’nun çok sıkı buyurganlığı altında oturan isim, bu dönemde Büyük Petro’nun kızı Anna İvanova(1730-40).


Aynı danışmanların baskısıyla Osmanlı’nın Karadeniz kıyılarına inen Rus orduları(1735), Belgrad ve özellikle Bosna’da tutunma arayışında olan Avusturya’nın siyasi desteğini alarak savaşın dozunu arttırıyor.


Ancak iki cephede birden savaşan Sultan I.Mahmud’un ordusu, önce Avusturya’yı, ardından da Rusya’yı muazzam bir harekatla durdurmayı başarıyor.


Gerileme döneminin ender başarılarından birine imza atan Mahmud, tam 27 yıl kafes hayatı yaşadıktan sonra tahta oturabilmeyi başarmış bir isim... Ancak Sultan'ın ilk ayları fazla sorunlu...


Henüz cülus ve kılıç alayı sırasında bir Osmanlı Padişahı ve Halifesi'nin karşısında, yalın ayak ve "silahlı" şekilde yerini alan şehir eşkiyası Patrona Halil ve adamları, bir serdengeçti şovuyla izleyenleri homurtu içinde bırakıyor, halk olan bitene şaşkın...


Dönemin İstanbul mafyası, 10 bin altınlık teklifi de reddederek, "Düzeni biz sağlarız, kentten ayrılmayız" deyince Sultan, düğmeye basıyor.


"Saray'da gizli oturum var" süsüyle Sünnet odasına alınan Halil kılıçtan geçiriliyor. I.Mahmud'un gerçek padişahlığı bu "sünnet"le başlıyor.


Rusya'ya da saltanatının 6.yılında ama bir yönüyle İstanbul'daki Fransız elçisinin dolduruşuyla savaş ilan eden Sultan, Viyana ve Moskova'yla Belgrad'ı, Niş'i imzalıyor(1739).


Anlaşmanın Türkçe meali: Karadeniz son kez Türk gölü, Rusya bu "göl"e Topkapı’dan izin almadan ticaret gemisi çıkaramaz, bir o tarafa bir bu tarafa giden kale (“Al Azak, ver Azak”) de artık iki ülkenin sınır çizgisi…


1739, Rusya’yla ilişkimizde tam bir milat...


Süper güçlerle katıldığımız Kırım savaşını dışarıda tutarsak bu, Çarlık’a karşı son zaferimiz. İşte bundan sonraki altı savaş, hem bizi şimdiki sınırlarımıza çekiyor, hem de Sovyetler Birliği ve Putin Rusya’sının coğrafi ve siyasi nüfuz alanlarını oluşturuyor.


“Rus zaferleri” dizimizin sonuna geldik. Oyunun dramatik öğeler barındıracak, ancak final yaptırmayacak II.perdesi, 1768’de başlayacaktır, şimdi bir süre ara…


ree

Fotoğraf ve resim kaynakları: Wikipedia

Yorumlar


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

Finike Cad. Elmalı ANTALYA 07700

©2019 by SADE KAHVE. Proudly created with Wix.com

bottom of page