top of page

Tzanabetis tamtam!..

  • Yazarın fotoğrafı: murat cengizer
    murat cengizer
  • 9 Eyl 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Eki 2024


ree

Tacize uğramışız,


Yunan F-16’ları Türk uçaklarına radar kilidi atmış,


Ağustos sıcağında, Ege serinliğinde…


NATO NATO’ya, Ege Ege’ye “bi çekil önümden” demiş,


Savaş tamtamları çalmaya başlamış.


Pentagon, 119 Yunan milletvekilinin “hayır” oyuna rağmen komşuda kurduğu üçü yeni 9 askeri üssün penceresinden bakıyor olmalı şimdi İzmir semalarına.



Yukarıda köprüler atılıyor, aşağıda garip şekilde iki yaka bir arada…


Deniz ortak, suya dokunan ayaklar ortak, ama uçaklar…


Fena…


Ege'nin enerjisinden midir bilmiyorum ama neyse ki halk halka çekil demiyor.


Nasıl desin?


Nasreddin Hoca’nın ölümlü-ölümsüz ‘kazan’ı bile o tarafta yerini almış, “kazani” olmuş, güğüm “giumi”…


Çaka Bey “çinakop”u, “kalamar”ı sevmiş olmalı ki İzmir’deki konağında balığın tadıyla birlikte mideye inmiş bu iki Yunanca kelime.


İmparator Nikiforos’un Çavuldurlu komutanı karşıladığı ortamda “bey”in de neden “beis”olduğunu anlamak zor değil.


VIII.İoannis, Fatih öncesi Tuna boylarında Macarlar’dan, Sırplar’dan İstanbul’a destek isterken “simit”le tanışmış olmalı, Yunanca’ya tok bir sesle girmiş: “simiti”


Asya’nın donuk steplerinden Ege’ye çıkan Türk süvarisi de “pavurya”yı yakalayışını görmüş olmalı tekfur balıkçılarının.


Bizimkiler at üstünden, sinideki etten gözünü Ege’ye çevirdiğinde anlaşılan sulu / susuz tarımın bütün arı diliyle tanışmış:


Domates, patates, biber, barbunya, melisa, fesleğen, fiğ, defne, ıhlamur, ıspanak, pırasa, pilaki, sığla Türkçe’ye Rum diyarından geçmiş bir bir…


Ata Demirer’in Geyikli kırsalında 7.5 lira dediği “fasulye” de Bizans işi…


Diyojen’in esir düştüğü hafta Alp Arslan'ın kıl çadırında yediği pilav ise Bizans’ta “pilafi” olmuş, hem de acem pilafi…


Üç yerleşik kültür Arap, Fars ve Yunan diyarları arasından at sırtında geçip kıyıya yaklaştıkça Bizans’tan almışız “istavrit”i, “ıstakoz”u…


Deniz mahsulleri portföyünü geniş tutmuşuz: istiridye, zargana, karides, levrek, lüfer, tarator, palamut, uskumru, hatta midye…


Yanına anason… Biraz da iki tek mastika(sakız rakısı)…


Vodina kökenli babam dudaklarını büktüğünde “kıtipiyoz” sözünü çok duyardım ağzından. Melodisi ilginç bu kelime de bin yıllık Türk-Yunan ilişkisinden kopup gelmiş.


Trakya düğünlerine gittiğimde duyduğum “bre bre”ler de aslen “Rum tohumu”…


Baskı altında kalınca kullanılan “metazori” sözünü ise hiç atlamam. O da Rumeli havasından çıkıp gelmiş.


Asya’dan göçenler olarak sadece ‘receiver’ değiliz tabii. Anadolu’ya at üstünde gelip kışlaklarında hayat kuran, devletleşme yetisini her daim sürdüren bir halk olarak bizden de çadırla kurulan sözcükler dökülmüş öte yakaya…


İsyan, baskı, savaş, dayanışma, ortak yaşam, tebaa, millet derken çadır “çadıri”ye, sefertası “sefertas”a, saz “sazi”ye dönüşmüş Rumca’da.


İmam bayıldıyı sevince “imam baildi” demişler, kebap’a da hiç değiştirmeden “kebap”…


ree

En az 1520…


Malazgirt’ten çıkıp Bizans’ın lugatına giren Türkçe kelime sayısı…


Baba “babas”, bekri “bekris”, çoban “tsobanis”, yelek “yeleki”, doğru “dogrou”…


Ve iki kültürün ortaklaşa kullandığı 5000 kelime…


Masada tatlıya bağlayan baklava, karşı yakada olmuş “baklavas”.


Yok, sizin değil bizimdir baklava!


Aynı yaşam alanını 10 asrın üstünde yürümüşsün, “halı-kilim benim” diyorsun.


Neyin kimlik karikatürü bu?


Etki alanlarını bir görsene önce.


Tekfur kızıyla evlenince bizim ‘bacanak’ nasıl “bacanakis” oluveriyor?


Batı Akdeniz’de kesme taşlara Roma kadar olmasa da naif anlamlar yükleyen Selçuklu ‘usta’sı komşuda nasıl “ustas”, “kalfas”a dönüşüyor?


Kalay tamamen “kalay”, ibrik hiç dokunmadan “ibrik”…


Kırkgöz Han’ın bakır tencerelerinde pişirilen ‘sahlep’i de almışlar mesela ‘bizim’ Rumlar. “Bakirada salepi içelim” diye davet etmiş olmalılar yolu yolcuyu, hancıyı hamamcıyı.


Biz çadıri’den Rum mimarisine geçtikçe tuğla’yı tonoz’u, avlu’yu, balyoz’u,paydos’u, kiremit’i, takoz’u Rum “usta(s)”lardan öğrenmişiz bir bir.


Üzerine içilen bizim ayran da “airani”.


Mimari başlı başına güçlü bir Rum jargonu Anadolu’da.


Bizans coğrafyası, şaşalı atalar Üçoklar, Bozoklar ve Karakeçililer’in askeri diline hücum ederken, bize de yerleşik kültürün iki dinamosu, ziraat ve yapı kültürü eklemlenir olmuş.


Dünya’yı şimdi Yunanlar’ın “dounya”sıyla paylaşıyor, Ege’de kilidi konuşuyoruz.


İki kültürün savaş fetişizmi, iki medyanın “dokunanı yakarız” diline rağmen ben ayakta kalan onarıcı ilişki ağını seviyorum.


Çünkü Ege’de, Anadolu’da hangi ibriğe dokunsam hala ondan bir Rumeli söz kültürünün akmakta olduğunu görüyorum.


Tarihi Osmanlı evlerinin dirençli tuğlalarının ardında da Rum ustaların gizli imzalarını…


Ne diyelim?


Kokoreç’in kimin olduğuna karar veremesek de

Bre insaf, bre “nisafi”,


Durdurun şu tzanabetis (cenabet) savaş tamtamını…

***


Bu arada sevişenler için:


www.odatv4.com/guncel/siyasiler-tepisiyor-halklar-sevisiyor-252297


ree






Yorumlar


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

Finike Cad. Elmalı ANTALYA 07700

©2019 by SADE KAHVE. Proudly created with Wix.com

bottom of page