top of page

Less is more: KARAÖZ

  • Yazarın fotoğrafı: murat cengizer
    murat cengizer
  • 3 Eki 2021
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 22 Oca

İnsan ruhu zaman zaman ilginç oyunlar oynuyor. Keyifli planlarla çıkılan bir tatile henüz ilk akşamında kaçar adım son verilirken, “bir görelim” diye uğranan yer vazgeçilmeze dönüşüyor.


Elmalı’da lavanta hasadı biter bitmez kısa bir tatile çıkmaktı amacımız. Ancak Manavgat merkezli orman yangınları ruhen tutulma yaşamamıza neden oldu. Yangınlar sona erip hayat normal akışına geçince karavanı hazırladık.


İlk durak Adrasan...Tadında birkaç gün sinir uçlarımıza iyi gelecekti. Ama Adrasan’a değil; izdihama, otopark ve tur teknesi trafiğine, biraz da kirliliğe ayak basmıştık.

Tek restoran... Henüz ilk gecenin sabahında Teke Yarımadası’nın bakir yollarına düştük. Kumluca yönüne doğru sahilden aktığımız asfalt yol bir oldubittiyle bizi 10 kilometre ötede farklı bir koya çıkardı. Finikeli dostlarımdan zamanında çok duymuştum burayı ama Oblomovluk yapıp direksiyonu bir türlü Adrasan’ın batısına kıramamıştım.


‘En iyi yol bildiğin yol’ çıkmazı, yeni yaşam alanlarına sızmanın önünde nasıl kalın bir duvarmış, Karaöz’le öğrendim.




Öncelikle daha girişinde “Ben buradayım” diye bas bas bağırmayan bir yer Karaöz... Bir sakin kaliteyi hissettiriyor belde. Yaz nüfusu 3 bin kişiye belki zor yaklaşıyor. Bir yönüyle Çıralı’yı andırıyor ama denizi geriden karşılayan villaları, az sayıda pansiyonu, bungalovu ve kampıyla hemen ayrışıyor.


Karaöz’ün kıyı hattında sadece bir restoran var, mimari çizgileri 1970’leri hatırlatıyor. Belde “Dokunmayın da yaşayalım” mottosuna sarılmış gibi... Bir ‘less is more’ Karaöz... Her haliyle, her zaman ‘eylül kafası'nda...


Bu havayı iyi koklayan Alman karavancılar fırsatı kaçırmamış tabii. Kendilerini denize 50 metre mesafede salaş bir kampa, Dharma Bums’a bırakmışlar. Biz de karavanı Alman dostlarımızın yanına çekiyoruz. Onlarda İngilizce yok, bizde Almanca... Anlaşıyoruz el kol, ruh ruh...


ree

Kamp da Karaöz’le aynı dili konuşuyor. Fiziken tam yerleşememiş ama ruhen can alıcı dünyalar yaratmış:


Voleybol sahası, LED disko lambaları, iki-üç raflık kütüphanesi, gülen yüzleri, insansız yapamayan köpekleri, kahkaha dolu masaları...


En ilginci, şehir ilişkilerinden kaçıp küçük çadırların içinde yakın geçmişini sıfırlayan gönüllü kampçılar.


Eğlenceleri, muhabbetleri Karaöz tadında.


Karavancılar için de özel bir doğal liman özelliği var Karaöz'ün.


Denize sıfır, kumsalın hemen gerisinde yan yana dizilen karavanlar ortak ruhta birleşmiş, ön pencereler yakamoza açılmış.



Batıya, daha batıya...


Karaöz’ün turkuvaz sularında geçen iki günün ardından yeni rota Papaz Koyu...


Bölgenin önü arkası Likya Yolu... Koy ünlü Gelidonya Feneri’ni de içine alıp dünyanın en iyi 10 rotası içine girmeyi başarmış; Karaöz’e 2, Kumluca’ya 18 km mesafede.


Yeşili mavisiyle tipik bir Akdeniz klasiği Papaz Koyu... İnsanın ardıçların, kızılçamların, sedirlerin altında adamsendecilik oynayası geliyor.


ree

Yalnız Papaz Koyu’na ya sabah ya da günbatımına doğru gitmenizi tavsiye ederim, çünkü öğleden sonraki günübirlik cümbüş, estetik keyfi yer yer bozacak nitelikte...


Vadideki güzel


Karaöz-Mavikent üzerinden Kumluca’ya doğru kilometrelerce kıyı şeridini izleyerek geçiyoruz. Likyalılar bölge seçiminde akıllılarmış, ‘güzel’ tanımının içinde ne varsa onu adım adım yaşam yoluna çevirmişler.


Karavanla Elmalı yoluna saptığımızda üçüncü noktayı işaretliyoruz haritada. Gökbük... Finike’de dağların 22 kilometre içine sokulan bir vadi köy...



Köyü Akçay ortalıyor. Gökbük’ün bütün yaşam enerjisi bu su ve biraz ötedeki 5 kilometrelik kanyonda saklı... Köy kahvesi de, muhtarlık da aynı suyun, aynı enerjinin üzerinde... Karavanı su kenarına yerleştiriyoruz.


Gökbük’te buz gibi çaya girmeden olmaz. Avusturyalı turistler var suda, Alpler’in havasına yakın bir soluk alıyorlar. Köyün tek restoranında tereyağda alabalıkların tadına bakıp Aykırtça’nın buz gibi dağ suyuna giriyoruz. Dört saniye içinde bedenler uyuşuyor.


Batı Toroslar’ın Rum-Alevi-Türkmen kesimlerini asırlarca harmanlayan noktasına birkaç saat sonra veda etmeye hazırlanıyoruz.


Yöredekiler, “Şubatta da gelin” diyor, kış şenliğini, Pıngıdık’ı hatırlatıyor. Oğuzlar’dan, Şaman kültüründen Teke Yarımadası’na uzanan şenliğe söz kesip ayrılıyoruz.



Yorumlar


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

Finike Cad. Elmalı ANTALYA 07700

©2019 by SADE KAHVE. Proudly created with Wix.com

bottom of page