top of page

Toros hafıza kaydı: Kırkgöz Han

  • Yazarın fotoğrafı: murat cengizer
    murat cengizer
  • 11 May 2021
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 29 Mar 2024

İpekyolu’nu Akdeniz iskelelerine bağlayan hanlar hanına yolculuk yaptık. Antalya’nın en büyük doğal gölüne komşuluk eden Selçuklu hatırası Kırkgöz Han'a düştü yolumuz.


ree

Antalya, baharı geniş yelpazede karşılamayı seven bir şehir… Bunu varyanttan Konyaaltı sahiline bakarken de anlamak mümkün. Şehrin sunduğu doğal hayat, insanı keşfe çıkarmak konusunda tahrik ediyor.


Sarısu plajından yüzlerce metre yukarıya kıvrılan Batı Toroslar’ın yükseklerinde dolanırken, Antik Yunan’dan Osmanlı’ya birbirinden farklı uygarlık hatıralarıyla karşılaşmak an meselesi…


Onlardan biri bizi 8 asırlık yolculuğa çıkarıyor.


Kırkgöz gölünü geçerken


Antalya’nın Kepez sırtlarından Döşemealtı ilçesine yaklaştıkça Selçuklular’ın zamana meydan okuyan hanlarıyla karşılaşıyoruz. Düzlerçamı’nda Evdir Han onlardan sadece biri…

Ama durağımız orası değil. Öncelikle rotayı, içinde Karain Mağarası’nın da yer aldığı Kırkgöz Gölü’ne çeviriyoruz.


Döşemealtı’nı geçerken baharın tomurcuklu yüzünü, Güllük Dağı ile Bey Dağları’nın serinliğini hissede hissede göl kıyısında buluyoruz kendimizi.



Kırkgöz’e sadece göl demek haksızlık olmalı. Çünkü birinci derece SİT alanı içinde yer alan göl, nilüfer çiçekleriyle çoktan kuş cennetine dönüşmüş. Bu aoradan etkilenmemek mümkün değil.


Antalya’nın en büyük doğal gölü Kırkgöz’ü izlerken, yoğun şehir mesaisinden kafasını kaldıramayan bir arkadaşımın söylediklerini hatırlıyorum: “Sadece bir su kenarına geçip saatlerce doğanın kayıtsızlığını izleyebilirim”. Kırkgöz nilüferleriyle “gel izle zaten” der gibi duruyor yerinde…


ree

Selçuklu’ya final yaptıran eser


Kırkgöz gölünü ortalayan köprüden geçtikten sonra rota kendiliğinden oluşuyor.

GPS’e gerek kalmaksızın köy yolunu izleyerek, kendimizi 11 bin metrekarelik tarihi yapıda buluyoruz.


Adını olasılıkla göle veren Kırkgöz Han Kervansarayı’ndayız. Burası İpek Yolu’nun Antalya iskelesine çıkan durağı… Batı Akdeniz’i Anadolu’ya, Mora’ya, Rodos’a bağlayan, “molayı ver, nefesi al, dinlen çık” dedirten dikdörtgen bir yerleşke…


Tonozla örtülü uzun holden hana girer girmez Selçuklu imzaları art arda atılmaya başlıyor. Dış cephe duvarlarıyla bir kaleyi andıran Kırkgöz 1237 sonrası Sultan II.Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış.


Gariptir, bir taraftan da tahtta 9 sene kalan Sultan’la birlikte Anadolu Selçukluları’nın fiilen yıkılışına(1246) şahitlik etmiş. Ürkütücü Moğol istilası sonrası Türk-Fars mimarisi ömrünü bu kervansarayda tamamlamışa benziyor.


ree

Kırkgöz Han 51x49 metre genişliğinde bir avluya sahip… Taçkapısı’ndan alana çıktığımızda gözümüze ilk ilişen, sundurma diyebileceğimiz bir dizi kemerli revak oluyor.


Önceleri avlunun ortasında hem mescit, hem de sarnıç varmış ancak günümüze sadece sarnıç ağzı ulaşabilmiş.


Moloz taş duvarlar arasında gezinirken en dikkat çeken şey Kırkgöz Han’ı inşa eden ustaların 800 yıl önce taşlar üzerine çizdiği simgeler… Özellikle revaklar üzerinde sık sık fiyonk, daire ya da -V şeklinde mimari işaretlere denk geliyoruz.


Han’ın sonradan okunabilen kitabesi üzerinde Sultan’a ithafen “ilk taç sahibi” vurgusunun yer aldığı söyleniyor. İki yönü revaklı kervansarayın güneydoğu ucunda seramik fırını kalıntıları dikkatimizi çekiyor. Ekmekler bu noktada pişirilmiş. Tabii kalıntılar zamanla kuyuya dönüştüğü için üstü cam çerçeveyle kapatılmış.



Göl ile Han’ı birlikte gezin


Kırkgöz Han kemerlerinin altından geçtiğimizde “zamanda kaybolmak nedir”in cevabını alıyoruz. O dönem Antalya iskelesine ulaşmak isteyen kervancılar deve ve atlarını Han’ın batı tarafına bağladıktan sonra soluğu ince uzun kubbeli bölümde alırmış. Odalardan biri şimdinin buzhanesi… Ürünler bozulmasın diye burada depolanmış.


Bir diğeri, yatağı döşeği toprak zemine atanların Antalya yazında serin serin uzanabileceği dinlenme bölümü…


Devrin üst düzey idari amiri için statü farkını ortaya koyan özel kubbeli bir oda da yok değil. Oda hem serin, hem dışa kemerli şekilde kapalı… Her şey Paşa’mıza, Bey’imize göre hazırlanmış!..



Kırkgöz Han basit bir kervansaraydan daha fazlası… Geniş avlusunda, kubbelerinin altında ve iç odalarda soluklanırken geçmişin insanının uğraşlarını hissediyoruz.


Belki ne yörük tezgahları açılıp ne alışverişler yapıldı, ne ortak eğlencelerin kavgaların uğultusu koptu avlusunda, kim bilir. Han’da bugünün AVM’si, köy pazarı, bankası, arabası, oteli, camisi bir olup 51x49 metrenin içinde mahalle tadında hayat kurmuş gibi gözüküyor.


Kırkgöz son yıllarda restorasyondan geçip turizme kazandırılan bir kervansararay… Bu özelliğinden ötürü hem köy rehberi eşliğinde temiz bir tarihi mekanı geziyoruz, hem de güvenlik endişemiz uçup gidiyor.


Han şimdilerde nişan, düğün gibi özel organizasyonlara da ev sahipliği yapıyor. Gelin-damat işte bu revakların altında veriyor tütsülü sözü: “Hastalıkta ve sağlıkta…”


ree

Nasıl Gidilir?


Kervansaraya her noktadan ulaşmak mümkün…


Antalya’ya 30 km. uzaklıkta yer alan yerleşkeye Burdur yolundan(D-650) rahatça geçilebilir.


Döşemealtı’nın içinden Han’a geçmekse daha keyifli… Çünkü nilüferli gölü izleye izleye Bıyıklı köyüne çıkıyorsunuz. Han devamında sizi tabelalarla kendine çekiyor. Giriş bileti kişi başı 20 TL…















Yorumlar


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

Finike Cad. Elmalı ANTALYA 07700

©2019 by SADE KAHVE. Proudly created with Wix.com

bottom of page