top of page
Ara

Tuna boyunda kendime düşünceler

  • Yazarın fotoğrafı: murat cengizer
    murat cengizer
  • 12 Eki 2023
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 4 Ara 2024

Hekime az gider, ilaca dudak büker


Hastayken dikkat kesildiği şey neşesi...


Yılgından özenle kaçınır.


İftiracıyı umursamaz, büyücüye inanmaz.


Sofistlerin gururlu kibrine, yardımseverlerin fedakarlık gösterisine güler. Bağışta ölçüyü bilir.


Övgüden hoşlanmaz. “Çoğunluğun övgüsü yumuşak bir şey gibi gözükür ama omuzlara çöker, bizi savurur” der.


İçinden çıkamadığı anlarda sevdiği soru, “Zihnen savrulmak zorunda mısın?”dır.


“Anı yaşa”cılara takılır: “Ne gelecek ne geçmiş, sadece şu an sana sıkıntı verir. Şu anın sıkıntısını yuvarlak içine alırsan zararın etki alanını daraltmış olursun. Tasalanma…”


Basit yaşamak ister; gösterişsizdir.


Başkan değil, bürokrat değildir.


3 yaşındayken kaybettiği babasından alçakgönüllülüğü, varlıklı annesinden soyluluğu alır; dededen de iyi eğitime iyi para harcamayı...


Denizcilerin sevdiği 5 kişiden biridir. Balıkçı da değildir


Hiçbir şeye acele etmez. İşin gücün içinde aklına düşeni yanındakine yazdırmayı amaç edinmiştir. “Yaz oğlum”lardan 12 kitap çıkar.


'Eylemde tembel, konuşmada kafası karışık, düş gücünde yolunu kaybetmiş biri' olmamaktır mücadelesi. Bunun için tutkudan arınmış zihne dikkat çeker; kafasını ellerinin arasına alır, 'sığınılacak kale' der ona.


Tuna nehrinin çevresinde dolanmayı pek sever.


Suyun başında kavakları incelerken, “Evrenin kendi meyvelerini vermesine şaşırmak, incir ağacının incir vermesine şaşırmak kadar saçma!” diye düşünür.


Onun gözünde yaşadığımız dünya rastgele bir karışım değil, düzenleyici aklın üretimidir. Doğaya aykırı davrandığında acaba bütünün dışında mı kalır insan?


Bir gün Büyük İskender ile katırcısını eşitler gözünde: “Ölünce aynı hale geldiler. Ya evrenin aynı üretici aklına alındılar, ya benzer şekilde atomlara dağıldılar.”


Tanrılarınkine benzer yaşam sürebilmenin yolunun “az şeye sahip olmaktan” geçtiğini bu kıyas sırasında düşünür belki.


“Misafir edildiğin köşe ne kadar da küçük… Dün bir damla döl, yarın mumya veya kül.”



***


Matematikçi değildir. Yaşam aritmetiğine kafa yorabilir:


“Ölüm basit bir elementlere dağılma hadisesi… Öldükten sonraki en uzun şöhret bile kendini bilmeyen bir dizi küçük insana bağlı…”


Onu hatırlatanlar küçük müdür bilemem ama kitaba geçmiştir kendisi.


Marcus’tur adı… Yaşadığı devri bir nokta, içinde olduğu bedenini değişken, kendine has kavrayışını zayıf, kayda geçirdiği ruhunu girdap olarak gören Marcus Aurelius…


Barbar Cermenler’e ilk yıkıcı okları o fırlatmış, dinler tarihinin ortasına o doğmuş, eski köle Epiktetus’un felsefik zekasından o çıkıp gelmiştir.


Zamanında onu evlatlık edinen İmparator dedesi Antoninus talihi olmuş, güvenilir halinden dolayı Hadrianus'un da gözdesi olunca kaderi transa geçmiştir.


15’inde İmparator’un evlatlığıyla nişanlanır, Roma böyle istemiştir. İçi ısınmaz kıza. Sevdiği kadın Faustina’dır. Onu kollarına alacak, Hadrianus’un son nefesini vermesini bekleyecektir. 25'inde evlenir. Otuz yıllık ilişkiye 14 çocuk sığar, 8'i hayata tutunabilir.


Tuna’yı geçen ilk Romalı, “Eyleme maruz kalmak için mi, yoksa eylemde bulunmak için mi doğdun” sorusunu belki bu dönem sorar kendine. “Başına geleni hak ediyorsun. Bugün iyi olmaya değil yarın iyi olmaya odaklanıyorsun” diye yazdırır yanındaki miğfere.


İmparator olmadan önce Roma kütüphanelerinin basamakları olmuştur. İyi okur. 'Düşüncelerine abartılı dil giydirmemeyi' bu dönemde öğrenir, kitap susuzluğuna dayanamaz.


Konuşmalarında insanı kendi içine baktırmaktan hoşlanır. Bazı senatörlere, “Kendini incitiyorsun. Esenliği başka ruhlarda arıyorsun” diyerek takılır.


Dünyanın en emperyal gücünün başındaki adam, hazza yenik düştüğünde ruhunun kendisiyle sıkı mücadele ettiğini aynı emperyal dönemde tecrübe eder.


Halksa onun ilginç alçakgönüllülüğüne dokunur,


Dokunulabilirdir.


Gergin anlarında, “Öfkeli yüz doğaya aykırı... Sıklıkla tekrarlanırsa insanın yüzündeki ifade ölmeye başlıyor. Öfke sanki dürtünün iple yönettiği kukla... ” sözlerini işitir ağzından Romalılar


Ama Moravya’da ordusunun etrafını sarıp, askerleri aç ve susuz bırakan barbar Alman kavimlerini hatırlayınca Hava Tanrısı Jüpiter’in öfkesine de hayran kalır. Ordusuyla tarihe karışacakken bir anda şimşekler ve seller düşmanın üstüne üstüne boca edilmiş, yaşam suyu Roma mataralarını doldurmuştur.


“Dışındaki koşullar ister şansa ister Tanrı’nın öngörüsüne dayanıyor olsun, ne şansı suçla ne de öngörüyü yargıla” der kendine.


“Alacağın en iyi intikam düşmanın gibi olmamandır” sözü böyle çıkar Marcus’un ağzından. Roma’nın tahıl koridorunu tehdit eden ‘terörist’ Suriye Valisi’ne bile ‘af’la yanaşmaya çalışması bundandır. “Başkasının yanlışını bulunduğu yerde bırakmak gerek” dese de askerler bırakmaz, çoktan kılıcı sallar rahatsız Cassius’un boynuna.


Takvimler 180 yılı Mart'ını gösterir. ‘En iyi 5 adamın sonuncusu’, 19 yıl üzerinde oturduğu Roma koltuğuna 59 yaşında veda eder. Ömrünün her üç gününden birini tahtta geçiren, 'en narin' kitabın yazarı Marcus'un vedası olur bu.


Roma efsanesini “doğayla uyumlu olursan mutlusun” diyen Stoa felsefesiyle yöneten Marcus’un son yıllarında yazdırdığı Kendime Düşünceler, Viyana’daki son günlerini hatırlatır: “Ölümü küçümseme, onu güzel karşıla. Zira doğanın arzularından biridir o”.


Ve 1900 yıl sonra "iyilerin sonuncusu"ndan geriye şu sözler hatırlanır:


- Biri sana kötülük yaptığında ona bunu hangi anlayışın yaptırdığını düşün. Nedenini anlayınca ona ne şaşıracak, ne öfkeleneceksin. Sadece acıyacaksın.


- İnsan başka hiçbir yerde kendi zihnine çekildiğinde deneyimlediğinden daha huzurlu ve sakin olamaz.


-Başka bir insanın ruhunda ne olup bittiğiyle ilgilenmeyen birinin mutsuz olduğu pek görülmemiştir


- Akıl sahibi bir canlının iyiliği ve kötülüğü histe değil eylemdedir.


- Olaylar kendi başına ruhu etkileyemez, hareket ettiremez. Sadece ruh her şeyi hükmüne uydurur.


- Yaşama geri dönmek senin elinde…Sadece daha önce yaptığın şeylere bir kez daha bak, zira bunda bulunur yeni yaşam.


- Bir insanın kendi kötülüğünden kaçmayıp mümkün olmadığı halde başkalarının kötülüğünden kaçmaya çalışması ne kadar saçma.


- Tanrı’nın bizim kontrolümüzde olan şeylerde bile bir işbirliği yapmadığını sana kim söyledi? “Şu adamı başımdan def edeyim” diye dua ediyorsun, şöyle etsene: “Şu adamı def etmeyi arzulamayayım. Niçin ondan rahatsızlık duymama yeteneğini bahşetmesini istemiyorsun


- Bizi rahatsız eden, insanların eylemleri değil, onlarla ilgili yargılarımızdır


- Dış desteğe ihtiyaç duymayan içindeki neşeyi koru.


- Sırayla farklı şeyler ortaya çıkabilsin diye her şey dönüşür, değişir, yok olur.


- “Ben beş perdede değil, üç perdede oynadım” diyebilirsin. Doğru ama demek ki senin yaşamının tamamı üç perdelik bir oyun... Doğa kusursuz bütünü planlıyor. Dün senin oluşman, bugün ise dağılman için sebep belirliyor, ikisinin de sebebi sen değilsin. Nazikçe git, zira seni serbest bırakan da bunu nazikçe yapıyor.


Comments


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

Finike Cad. Elmalı ANTALYA 07700

©2019 by SADE KAHVE. Proudly created with Wix.com

bottom of page