Sancı: 1919
- murat cengizer
- 23 May 2020
- 10 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Ara 2024
Tarihin bitiremediği yıl...
Devlet-i Aliyye'nin süper güçler karşısında zamana oynadığı, oynarken girdaptan çıkamadığı yıl...
Ocak'ta başlamıyor; revizyonla iki ay önceden hazırlanıyor bizim için.
Takvimler dünya savaşının akabinde 13 Kasım'ı gösteriyor, 1918'i.
Yenikapı'da ikindiyi kılmaya hazırlanan bir mütedeyyin, ahşap cumbasından bir bakışta açıkta demir atan 73 gemiyi birden görüyor. Aşk gemisi değil gelenler, cruise hiç değil...
Samatya açıklarına içinde 3626 'gavur' askeri karaya çıkarmaya hazırlanan bir ülkeler atlası yerleştirmişler. Renkli değiller, fena halde metal yorgunluğu içindeler...
Son rekatta gemi sayısı galiba 167'ye çıkıyor.
İngilizler İstanbul'a ayrı iniyor, İtalyanlar ayrı... Fransızlar Galata'ya çıkıyor, Yunanlar zırhlı Averof'la Agia Sofia'yı selamlıyor.
Onları Haydarpaşa'dan izleyen, "geldikleri gibi..." diyor yanındakilere.

Tarihi yarımadaya iniş festivali Beyoğlu, Bebek ve Sirkeci'de "sevinçle" karşılanıyor.
Kilise papazları, hahamlar, Ermeni okulları, genç Rum kadınları, keşişler alkışlarıyla, "Zito!", "Hourra!" naraları atarken, Amiral Calthorpe, "Çok iyi bir başlangıç!" diyor Londra'ya.
İyi başlangıç...
Sarıyer-Bebek hattına hemen 1500 asker yerleşiyor.
Fransa, "Sirkeci-İskele hattı derhal boşaltılsın!" diyor, "Topkapı...Topkapı!.." diye ekliyor sonra: "Saray'ın kapısına kadar arındırın Osman'ı!"
Süleymaniye'nin gün ağarırken ruha huşuyla dokunan nağmeli ezanına detone Fransızcalar karışıyor: "Beş saat içinde Bakırköy Belediye binası boşaltılacak!.."

Beyoğlu hastanesinin malzeme deposundaki benzin bile işgal ediliyor.
İstanbul Hükümeti'ne, "1919'u kutluyoruz, masrafımız çok. Bu ay 120 bin, Aralık'ta 200 bin lira isteriz" ricası iletilince, "hay hay" kabul görüyor.
Üstüne dönemin Anadolu yakasının İSKİ'si, Üsküdar Su'yu veriyoruz.

"Zito, hourra"...
Londra'nın z-raporu hazır: Konfetili azınlıklarla Türkler önce sokakta çatışacak, sonra yeni İngiliz limanı İstanbul olacak.
Hoşgeldin 1919, yaşasın happy new year!!!
OCAK,1919
Psikolojik gerilim başlıyor hemen.
1 Ocak'ta Antep düşüyor, 7 Ocak'ta Konya...
14'ünde Beylikdüzü-Lüleburgaz demiryolu Yunanlar'ın oluyor. Bir gün sonra 'hey gidi Haydarpaşa' İngiliz subayına teslim...
İstanbul'da enflasyon %1000 artıyor, Paris'te masalar kuruluyor. İçinde fasıl yok, sadece "Bizim Osman kaç kilo çeker" hesabı var.
Barış Konferansı'ndan dönenler soluğu hemen "Türk Milliyetçiliğinin Babası"nın yanında alıyor: 28 Ocak'ta Ziya GÖKALP tutuklanıyor.
Yetmeyince Hüseyin Yalçın, yetmeyince "Büyük Efendi" Talat Paşa'nın küçüğü Kara Kemal'e kelepçe takılıyor, onlar da Bekirağa'ya...
ŞUBAT,1919
Yeni ay 1919'un hakkını veriyor hemen.
1 Şubat'ta Turgutlu düşüyor, 8 Şubat'ta Fransız İşgal Orduları Başkomutanı D'esperey, Sirkeci'den Beyoğlu'na yeni "hourra"larla yürüyor.
Fatih Sultan Mehmet'ten 466 yıl sonra beyaz atlı bir şehir turu daha... Ama heybette, inançta, alkış tutanda ve prenste sıkıntı var. Garip bir hayal gücü D'esperey!.. "Dolmabahçe'yi bana ayırın" diyecek kadar garip...

Türkiye için 1919'un ilk onurlu adımı Trabzon'dan...
Ufukta sonu Doğu Karadeniz limanında bitmesi düşünülen Ermenistan var.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'yle Trabzonlular işaret fişeğini atıyor. Tarih, 12 Şubat...
Bir hafta sonra bir Müdafaa-i Hukuk da Samsun'dan... Rum cephesinin tadı kaçıyor.
İstanbul'da "Alın şunu, alın şunu!" fantezisi bitecek gibi değil yalnız!..
Fransa şimdi de yıllanmış Başbakan Sait Halim'i istiyor. Malta'ya sürülüyor Kavalalı'nın torunu...
Cumhuriyet gazetesinin öncüsü "Yeni Gün"le İngilizler'in radarında olan Yunus Nadi'nin yayını kesiliyor. Nadi hem Cumhuriyet gazetesini kuran, hem de dört yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğunu meclis kürsüsünden duyuran kişinin adı...
22 Şubat'ta Maraş düşüyor, henüz kahraman olmasına var.
27'sinde Birecik, Urfa teslim...
Aynı gün Rauf Bey'in istifası duyuluyor askeri koridorlarda. Hamidiye Kahramanı Donanma Bakanlığı'nda "buraya kadar" diyor. Balıkesir-Alaşehir hattında kendine çıkış arayan İttihat Terakki keyifle alıyor haberi, üstüne nadir söylenen keyif kahvesi...
MART,1919
İstanbul 2 Mart'a Ali İhsan Sabis'le uyanıyor.
İngilizler'in Musul'dan iyi tanıdığı 6.Ordu Komutanı, Haydarpaşa'ya 'kendi' geliyor. Trenden iner inmez tutuklanıp cezaevine...
Londra'nın önceden meselesi var Paşa'yla. Irak cephesinin Sabis mevkiinde İngiliz ordusuna karşı zafer elde eden, soyadını bu onura bırakan isim kendisi...

3 Mart'ta olmayan, olamayan hükümet düşüyor.
Başbakan'lığının henüz 2. gününde İstanbul'un işgaliyle karşılaşan Tevfik Paşa, Vahdettin'in baskısıyla önce meclisi, sonra da kendini uçuruyor. Yerini bir damat alıyor: Ferit Paşa.
7 Mart'ta Adana Kozan düşerken, İstanbul on yıllık İttihat Terakki geçmişiyle hesaplaşıyor.
Hesaplaşmak ılık kalır, başkenti bildiğin bir garez yönetiyor.
Damat başa geçer geçmez Vali'den aristokrat ahır uşağına kadar yüzlerce ismi işten atıyor, kibar dilden tasfiye...
"Rehberimiz adalet, hedefimiz hak" diyor. Vahdettin'e, "Sefil bir intikam hissiyle hükümet etmeyeceğini ümit ederim" temennisini ettiren isim Ferit...
İngiliz Amiral Webb, Londra'ya notunu kıs kıs iletiyor: "Damat Paşa teveccühünü göstermek için her istediğimizi tutuklamaya hazır!.."
"Alın şunu, alın şunu!.." başlıyor yine.
10 Mart'ta 'adalet' silindir gibi işliyor: Yakın dönemin Meclis Başkanı(Halil Menteşe) , Sadrazam'ı (Sait Halim Paşa), Eğitim, Adalet, Dışişleri Bakanları ve Şeyhülislam'ı bir bir tutuklanıyor, 40 vatansever bir kalem içeride...
Eski İçişleri Bakanı Fethi Bey, gazeteci Ahmet Emin Yalman da Malta 11'inde....Vakit gazetesinde haberin yer aldığı sütuna başlık dahi attırılmıyor.
"Sırada Yıldırım Orduları Grubu Komutanı Mustafa Kemal Paşa var" iddiası ortaya atılırken, İleri gazetesi yalanlıyor.
Damat tam bağımsız Devlet-i Al-i Osman mücadelesinde kararlı!..
İstanbul yönetiminin sıra dışı performansını satırlarına taşıyan The Times, Abdülmecid'in kızıyla evlenince katiplikten 3 yılda vezirliğe amok koşusu yapan Damat Ferit'ten memnun şekilde atıyor başlığı:
"Türk zalimleri için adalet."

1919 Mart'ında İttihatçılar'ı tutuklama aşkıyla göreve gelen kabine özel mahkemeyi de ıskalamıyor.
Sanıkların yargılanacağı mahkemede 1'i Rum, 2'si Ermeni sivil hakimler yer alacak.
Halkın olanlara ilgisiz kaldığı, sansürle "normalleşme süreci yaşayan" basının tutuklamalara destek verdiği süreçte altın vuruş, kabinenin İçişleri Bakanı Cemal Bey'den, bir Osmanlı Nazırı'ndan geliyor.
Moniteur Oriental'a mülakat veriyor; bir Fransız oluyor, bir Orhan Pamuk..."İttihat Terakki..." diyor, "800 bin Ermeni'yi öldürdü, 400 bin Rum'u sürdü!.."
Fransızlar "Oh la la" derken, Memleket gazetesi "Artık yeter" başlığıyla çıkıyor ertesi gün.
İsmail Hami'nin başyazısı füze atıyor:
"Ermenistan Cumhurbaşkanı'nın yerinde olsam, Ermeni davasını güçlendiren bu Osmanlı Nazırı'na 1.rütbeden bir Ararat nişanı vermekte bir an bile tereddüt etmezdim!"
Böyle bir yıl 1919...
Ve yılın en iyi işleyen kurumu Bekirağa Bölüğü... 190 özel konuğuyla henüz Mart ayında devlet kuracak cinsten... Başbakanlar, Bakanlar, Valiler, Türk milliyetçileri, Kaymakamlar, Paşalar...
24 Mart'ta Urfa düşüyor, 28'de yeni Venedik limanı Antalya'yla tanışıyoruz.
30 Mart'ta İngilizler kuzeyde...Merzifon düşüyor.
NİSAN,1919
Bahar yağmurları başladı.
Doğuda Kars, batıda Afyon düşüyor... Gürcüler'e bile toprak var, Ardahan elden gidiyor.
Nisan sonunda bu defa bir bahar çağrısı aklıma düşüyor. Savunma Bakanlığı, Mustafa Kemal'e "Yıldız" notu geçiyor:
"Paşam, Türkler'in Rum köylerine yaptığı saldırıları yerinde incelemeniz için Karadeniz'e müfettiş olarak gönderiliyorsunuz."
MAYIS, 1919
1919'un tahrip gücü yüksek günleri...
10 Mayıs'ta Paris Konferansı, "Yunanlar niye duruyor! Alena tatile, İzmir'e çıksın" diyor.
11 Mayıs'ta sırasıyla Marmaris, Fethiye, Bodrum düşüyor.
Çeşme açıklarında Amerikan gemileri beliriyor. Dünyaya temkinli açılıyor henüz Sam amca.
Mayıs ortasına doğru işgal İzmir yönlü ilerliyor. Foça, Urla, Selçuk bir bir yok.
Ve 15 Mayıs... Türk tarihinin en migren azdırıcı günlerinden biri...
Yunan ordusu İzmir'e ayak basıyor. Konfetiler arasında ilk şehit Hasan Tahsin... Muğla hemen ayaklanıyor.
Yıldız Sarayı'nda Vahdettin'in canı fena sıkkın...Mustafa Kemal Paşa'yla görüşüyor, gözleri boğazda kendisine bakan İngiliz destroyerinde:
"Paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık kitaba girmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa paşa, devleti kurtarabilirsin!"

Bir gün sonra Türkiye'nin kurmayı Beşiktaş iskelesinde...
Galata olmaz, Fransızlar var. Sirkeci ve Haydarpaşa zaten İngilizler'in... Üsküdar kıyısında ise İtalyanlar...
Kız Kulesi açıklarına doğru hareket ediliyor. Baharda mehtap sefası değil bu, 41 yıllık Bandırma vapuruna geçiş...
İstihbarat Rauf Bey'den geliyor, eski Teşkilat-ı Mahsusa üyesinden:
İstanbul'dan çıkarken iki ihtimal var masada.. İlki vapurun geçişine izin verilmeyecek...İkincisi, izin verilecek ama Karadeniz'e çıktıktan sonra Bandırma batırılacak.
Bandırma Sirkeci'de didik didik aranıyor İngilizler tarafından. Çıkıyorlar, bir gün sonra peşlerine bir destroyer takılıyor. Rota sahile yakın şekilde Sinop olduğu için İngilizler dönüşe geçiyor.
Tuğgeneral yoldayken, Söke ve Çeşme düşüyor.
Üç gün süren bin bir düşünceli yolculuk...19 Mayıs'ta Samsun açıklarından bir takayla 8.15'te karaya ilk adımı atıyorlar.

İstanbul, İzmir işgalinden ötürü ayakta...Fatih, Kadıköy, Üsküdar sokaklara taşıyor. İşgale kafa tutan gazetelerin ilk İkitelli'si Balıkesir... Yayınlar elden ele...
23 Mayıs'ta Türk tarihinin merkezi oluyor Sultanahmet.
Karakol cemiyeti heyecanlı ve gergin...En az 150 bin kişi var meydanda. Halide Edip kürsüden retorik dersi veriyor.
Yaşadığı çevreyi ara renkleriyle okuma beceresi olan ender aydınlardan... Ateşle İmtihan'da karakter analizi yapıyor:
"Evler zorla sahiplerinin ellerinden alınıyor, içeridekiler dışarıya atılıyor. Müttefik kuvvetlerinin tercümanları çoğunlukla Osmanlı azınlıklarından...Bu durum İstanbullular'ı çileden çıkarıyor. Bütün bunlara şehir halkı çok vakur davranıyor. Türkler her türlü haksızlığı, fenalığı affedebilir, fakat onurlarına dokunulduğu zaman mesele değişir!.."
İzmir değiştirdi!..
Yunan ordusu haftayı Manisa ve Aydın işgaliyle tamamlıyor, ama Aydın cepte değil henüz.
Kenti 7 kez işgal eden Yunan ordusu, aynı kentten 7 kez çekilmek zorunda kalıyor. Demirci ve Halil Efe'ler bölgenin serseri mayınları...
Nazilli sık sık Yunan komutan Paraskevopulos'un tadını kaçırıyor. Bu yüzden, "İzmir'in dağlarında daima Robin Hood efsanesini hatırlatan bir hareket vardır" diyor Halide Edip.
HAZİRAN,1919
19 Mayıs'tan günler sonra General Milne, İstanbul'a "Kemal Paşa'yı geri çağırın!" emrini veriyor.
Milli Savunma Bakanı Paşa'ya telgraf çekiyor: "İstanbul'a teşrif edin lütfen!". Kemal Paşa'nın cevabı "Hayır" oluyor, Kazım Karabekir'e de "Hükümet, beni İstanbul'a getirme planı izliyor ama aldatarak..." diyor.
Ardından Amasya buluşmasında, "İstanbul görevini yapmıyorsun, ülkeyi kurtarma görevi artık Bab-ı Ali'nin değil" deniliyor.
6 Haziran çok sıcak...
Bir Sultan Ahmet mitingi daha...Baş döndürücü mahşer alanında toplanıyor on binler.
Ve 22 Haziran...Vatanseverlerin, "ulusal egemenlik" kelimelerini ilk kez duyduğu, ilk bağımsızlık belgesinin yazıldığı tarih... Ardından 10 Temmuz'a Erzurum'a söz kesiliyor.
Damat Ferit ateş küpü...
Sekiz yıl önceki yangında orta kısmını tamamıyla kaybedip bir daha tek parça olamayan Bab-ı Ali 23 Haziran'da tek parça mesaj geçiyor:
"Mustafa Kemal Paşa'nın azledilerek, hiçbir resmi sıfatı kalmamış olduğundan..."
O da ne!.. Burdur düşüyor bu defa.
28'inde kente İtalyanlar giriyor, askerlerin çamura saplanan arabalarını Burdurlu saltanatçılar itekliyor. Spagettiler hazırlanıyor belki köy fırınlarında...
TEMMUZ,1919
3 Temmuz'da Kemal Paşa Erzurum'da ama Savunma Bakanı yine çağırıyor: "Padişah adına..." diyor.

Art arda ret yiyen kabine, 9.Ordu Müfettişi'nin üstünü çiziyor:
"Resmi memuriyete son verildiğine ilişkin Padişah iradesi..."
Paşa, "Bundan sonra sine-i millette bir ferd-i mücahit sıfatıyla bulunmakta olduğumu..."
İstifa ediyor 9 Temmuz'da...
2 ve 5.Sınıf Mecidi... 2,3,4.sınıf Osmanlı... 1.sınıf Kılıçlı Mecidi... 1.Sınıf Prusya Kraliyet... Vahdettin Harp... Fransa Légion d’honneur...Aziz Alexander... Avusturya Macaristan Liyakat,Kruva ve Merit... Alman İmparatorluğu 1.rütbeden Demir Haç...
İstifade edilecek madalyaları korunaklı bir çekmeceye kaldırarak istifa...
Abdülhamid, Mehmet Reşat ve Vahdettin'lerden alınan Osmanlı nişanlarıyla Osmanlı'ya veda...
1919 gibi "olmak ya da olmamak"lı bir karar!..
Meclis zeminini terk etmek zorunda kalmanın, silahlı bürokrasi hareketi başlatmanın, İngiliz ileri karakolu İstanbul'a baş kaldırmanın, içinden kurtuluş hissi çıkarmanın, bu deliliğe rasyonel Osmanlılar'ı bile inandırabilmenin kararı...
***
Osmanlı Sarayı ise 1919 şapkasından 1878 tavşanı çıkarma beklentisi içinde...
Ruslar 30 yıl önce Küçükçekmece kıyısında borş içerken Almanlar ve İngilizler imdada koşmuş, Matruşka, Tuna boyuna çekilmek zorunda kalmıştı. Ama faizi Kıbrıs'la ödemiştik. Sultan bundan ötürü Londra'yla kapı komşusu olmakta kararlı...
Erzurum yollarında riskli bir cephe kurulsa da gözü karartan destekler art arda:
Rauf Bey, "Paşa'yla sonuna kadar çalışmaya yemin ettiğimizi...",
Karabekir, "Emriniz varsa şeref bilirim..."
Ali Fuat Paşa'nın İç Anadolu'da kurduğu sıkı ordu teşkilatı da Paşa'ya göz kırpıyor. Yıldız, Ali Fuat'ı da yitirmemek için sessiz...
Ve 23 Temmuz...Bölge toplanıyor Erzurum'da...Evlerinden kaçan 62 isim, ilk kez Milli sınırları, ilk kez İstanbul dışında Saray'sız kurulacak hükümeti konuşuyor. Mustafa Kemal de ilk kez sivil...
EYLÜL,1919
Damat Ferit'in mülki amirlere yaslandığı günler...
"Alın şunu, alın şunu"nun hedefindeki isim şimdi Kemal Paşa...
Sivas Kongresi'nden sadece bir gün önce iş öyle bir noktadaki İçişleri ve Savunma Bakanları, Elazığ'dan bir derinlik rica ediyor. Yola çıkan Vali Ali Galip'in hedefi belli: "Sivas'ı toplatma, Paşa'yı ortadan kaldır."
Galip yalnız değil, yolluk olarak İngiliz yüzbaşı Noel, Bedirhan aşireti ve Malatya kaymakamı veriliyor kendisine.
Başlamadan çöpe gidiyor hareket... Derin Galip; peşinde askerler, Suriye'de nefes nefese alıyor soluğu.
4 Eylül, Sivas...Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli atılıyor.
İlk Milli hareket, ilk ulusallık vurgusu...Anadolu ile Trakya'nın yekpare siyaseti bu derlenip toparlanmadan doğuyor. Sonradan ciddi ayrışma yaşayacak gruplar tek çatı altında...
Sivas'ta kırılmalar yok değil. Sadece hararetli "manda" tartışması 72 saat sürüyor.
Türk basını parça parça...Ama mandaterlik talebinde yekpare... İstiklal, Vakit ve İleri Amerikancı; Sabah, Alemdar ve Yeni İstanbul İngiliz İngiliz...
Bir Tasvir-i Efkar var tam bağımsızlıkçı, bir de Zaman... (2016'da kapanan değil tabii. Onu hemen at kafandan)

"Amerika'ya bağlanalım ama özgür olalım"cıların yaratıcı öncelikleri var: "Rum ve Ermeni asıllı Amerikalılar'a Türkiye’de vazife verilmesin."
Şeklen gazeteci fiilen tanımsız Amerikalı Louis Browne, Sivas'ta derlediklerini şaşırarak editliyor.
Tartışmalara nokta koymasa da "biraz vakur düşünün" dedirten isim ise Tıbbiyeli Hikmet... Gergin şekilde ayağa kalkarak Mustafa Kemal’e sesleniyor:
“Paşam, Tıbbiyeliler beni buraya İstiklal davamıza katılmak üzere gönderdi. Mandayı kabul edemem. Kabul edecek olanlar varsa reddederiz. Mustafa Kemal’i de vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz.”

Paşa şaşkın sessizliğe boğulan salonda cevaplıyor: “Müsterih ol."
Sivas, Eylül 1919'da ulusal hareketin ilk gazetesinin de çıkarıldığı şehir...
İrâde-i Milliye kongre boyunca 16 sayı çıkarıyor, baskı sayısı 1000'den 5 bine çıkıyor.
"Damat Ferit kabinesine artık güven kalmadı, Sivas İstanbul'la tüm bağlarını kopardı" diyen gazete, ilk kurşun Hasan Tahsin gibi işliyor.
Bu arada, 'harf inkılabıyla cahil bırakılmış millet'in, son Osmanlı'daki okur-yazarlık oranı 1/5... Her 2 kişinin 8 kişinin okuma yükünü kaldırdığı uçucu dönem...
24 Eylül... ABD Sivas'ta...
Manda hangi Anglo-sakson olsun: Made in England or USA?
Soru, dikkatini çekiyor haliyle Washington'un.
Büyük Savaş'a girerken kişi başı geliri 400 dolara yaklaşan, dünyanın en büyük petrol üreticisi...Demir çelikte Avrupa devlerinin topunu geride bırakan görünmez dev... Bizim için ehveni şer manda!..
General Harbord'ın Haydarpaşa üzerinden Sivas'a düşüyor yolu...Görüntüsü "Geçiyordum uğradım", meselesi "Doğu'dan bir Ermeni devleti çıkabilir mi?"
Paşa'yla görüşüyor. "Sarı saçları, mavi gözleriyle bir Çerkez subayına benziyor" diyor. Ekliyor, "Mustafa Kemal imkansıza oynayan hayalperest bir general!..”
Milli Mücadele ilk sonbaharını karşılıyor.
Dünya Savaşı'nı kazanmış olsa bile son maratonunu Alman işgaliyle koşacak olan Saray'ın ilk sakin mesajları bu dönem iletiliyor Mustafa Kemal Paşa'ya.
Sultan Abdülhamid'in çok incelikli diplomatik zeka gerektiren "yatıştırma politikası"nı uygulamak isteyen Vahdettin, "İstanbul Hükümet'ine yardımcı olsanız..." deyince Sivas'tan, "Damat'ın hükümeti düşmeli önce" talebi geliyor.
Ve 30 Eylül...
Talat ve Cemal Paşa'ları gıyaben idama mahkum ettiren, Mustafa Kemal'i "eşkıya" ilan eden, sonradan Sevr'i imzalayacak olan Başbakan Ferit için kara gün...
620 yıllık siyasi birikimin muhtemelen en utanç verici hükümeti, Damat'la beraber istifa ediyor. 7 aylık süreç kendi dilleriyle "the end"...
EKİM,1919
20 Ekim... Artık 5 aylık ömrü kalan bir Hanedan'la anne karnında üç ayını tamamlayan yeni girişimin Amasya'da yan yana geldiği gün...
Tahayyül ettiği 30-40 yıllık manda sürecine İngilizlerce koşullanan Son Osmanlı, Milli Mücadele hareketini tanıyor bugün.
Damat'ın üzerine gelen Ali Rıza Paşa, Vahdettin'ı sıkıntıya sokmayacak ölçüde uzlaşmacı bir isim...
Masadaki Osmanlılar: Denizcilik Bakanı Salih Paşa ve padişahın yaveri Albay Naci... Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey, Bekir Sami Bey de Milli Mücadele kadrosunda...

Masada ikisi gizli beş protokol var, imza ediliyor.
Türk vatanının bağımsızlık mücadelesi konusunda iki taraf arasındaki uyumda sorun yok.
"Kuracağımız kabinede, söz, isteklerinizi ciddiye alacağız!" diyor Salih Paşa.
Gizli sözleşmede, "Saray, İzmir’den Yunanlar'ı çıkarmak için ortaya irade koysun, İngiliz'i Sevenler Cemiyeti önlensin, İçişleri ülkedeki bütün emniyet amirlerini değiştirsin" deniliyor.
Ancak Osmanlı tek konuda ısrarlı: Meclis sadece İstanbul'da toplanacak.
Madde sonradan kabul ediliyor ancak Mustafa Kemal'in bir şerhi mevcut: "Eğer, Paris'te Osmanlı'ya anestezi yapılır, olumsuz bir karar alınırsa İstanbul'da toplanmak uygun düşmez."
Bu arada, İngiliz-Fransız emperyal hırsı savaş yorgunluğuna rağmen dinginleşecek gibi değil. 29 Ekim'de Fransız atları Güneydoğu'da...Kilis, Urfa, Antep düşüyor.
KASIM,1919
Fransızlar kış öncesi şimdi de Maraş'ta kararlı...
Sütçü İmam'ın direnişinden sonra duvara çarpış anı Maraş kalesindeki Türk bayrağını indirmek oluyor.
28 Kasım sabahına kaleden dalgalanan Fransız bayrağıyla uyanan kent, Cuma namazına özel hazırlanıyor. Sokaklara taşan Maraş halkı bayıra yokuşa değil, bildiğin kale duvarına tırmanıyor.
"İnfial nedir, nasıl büyür" ün o dönemdeki karşılığı oluyor Maraş...Kahraman Maraş...
ARALIK,1919
1919 yılı İngilizler'in "stratejik" teyidiyle sona erecek gibi...
Yüksek Komiser altını çiziyor: "Mustafa Kemal başlıca düşmanımız!.."
Moskova'nın Boğazlar'ı kaptırmamak için Kuva-yi Milliye'ye yaslanmasına odaklanan Londra, Ege'nin iki yakasını bir araya getirmemekte kararlı...
1919'un bitmesine 13 gün kala kuzeyde Pontus Rum Hükümeti kuruluyor.
"Türk'ün ateşle imtihanı" nda gözler 27 Aralık'a kayıyor.
Ankara'nın kitaba geçtiği gün...
Asker sayısı sadece bir senede 5 bin 15 bine yükselen Kuva-yi Milliye'nin merkezi bu iç kente taşınıyor. Kemal Paşa orada...

Peki neden Ankara?
Hem demiryolu geçiyor, hem Papulas'ın yorgun ordusu eninde sonunda burada buyur edilecek.
Ayrıca Ankara sonradan Lloyd George'un da başını yiyecek olan merkez...
Ve 31 Aralık... "Happy new year" bitiyor!..
1919...
Türkiye için kağıt üstünde bir sene değil. Bir ilk hareket, sıkı bir doğum sancısı...
Bir tarafı Yıldız'dan düşüyor, diğer tarafı vatansever DNA'sını keşfediyor.
Bir yüzünde büyük puntolarla Ferit'in hıyaneti var, diğerinde Hanedan'ın hayal kırıklığı yaratan teslimiyeti...
Utancı da var 1919'un, gururu da...Damadı da, Kemal'i de...
Bir yüzü işgalcilerden daha kindar, diğer yüzü her kafadan çıkan seslere rağmen sorumlu...
Ayrıca İstanbul'da konforlu belirsizliği bırakıp Anadolu'ya geçen binlerce onurunu da atlamayalım.
Ve bitmeyen yılı İlber hocanın notuyla kapatalım:
"Modern çağın toplumları artık tarihi yaşamıyor, yapıyor."
Comments